Açıklama
Bazen yaktığı bazen ise çarptığı bilinen asırları aşındıran, Kelebek’i apansız yazın ortasında donduran, balda boğan, çocuk ruhunu bir anda yeşerten o aşk… Kelebek ilk defa bala bulandığında çok küçüktü. Fakat aşkın kilitlerini kıramayacağı kapı olmadığı gibi Eros’un ucu sivri kalplerden oluşan okundan kaçmakta mümkün değildi.
Asırlardır dilden dile efsane misali dolaşan yaraların sebebi belki de zaman değil büyüme ağrısıydı veya bunları baştan aşağı değiştiren ne zaman hınzırlığı tutsa penceresine ufak taşlar indirdiği çocuktu, onun en yakın arkadaşıydı. Elinden düşürmeden sürekli okuduğu kitaba kadar deliler gibi merak ediyordu. Beraber çamur savaşları yaptığı çocuk Kelebek ne zaman üzülse elinde kıymalı pidelerle kapıda belirirdi. Şimdi ise iki yabancı insandan farkları yoktu.
Küçükken adı damağını tatlandırır, büyük bir haz ve sevgi oluştururdu ona karşı. Şu an bu duygular Kelebek’e o kadar zıt geliyordu ki; sanki kanatlarından tutarak alevlere atıp korlar yaratıyordu o isim.
Kelebek’i uçtuğu ateşten koruyacak bir veterinerdi veyahut prens.
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.