Açıklama
Hayatın gizleri bazen susup da içimize attıklarımızdadır. Onlarla güler, onlarla ağlarız. Onlarla yaşar ve nihayet onlarla ölürüz. Yüreğimizde birikenler günden güne göğsümüzü zorlarken dilimizi dişlerimiz arasında öğütür, kaburgalarımızın altına gömdüğümüz şeylerin hep orada kalması için çabalarız.
Ta ki gün gelir, kalp kuyusu taşar ve yarım asırdan fazladır içimizde sakladıklarımız hapishanelerinden kaçmış mahkumlar gibi bir biri ardına firar eder. Sayfaları eskimiş bir defter açılır, sırlar ortaya saçılır. İşte o zaman kelimeler gözyaşlarına, gözyaşları hıçkırıklara karışır. Son bir gayretle beden yüklerinden kurtulur, ruhun zincirleri çözülür ve sırlar odanın her yerine saçılmışken sonsuzlukların en sonsuzu başlar. Salih’in sükutu da tam olarak böyleydi işte. Gözünden akan yaş, burnunda tüten hasret, yüreğini kavuran acı… Neden peki? Neden bu atılmaz, anlatılmaz ıstırap?
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.